|
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Rebibbia'dan Önce Antonio Negri ile Yapılan Son RöportajAngela Melitopoulos ve Nils RollerAşağıda Toni Negri'nin Almanya'da yayınlanan Die Tageszeitung günlük gazetesi tarafından yapılan bir söyleşisine yer veriyoruz (kısaltılmış haliyle). Söyleşi, 28 Haziran 1997 tarihinde, Negri'nin İtalya'ya dönüşünden önce Angela Melitopoulos ile Nils Roller tarafından gerçekleştirildi. Die Tageszeitung: İtalya'ya siyasi olarak yenik birisi gibi mi dönüyorsunuz? Negri: "Autonomia operaia", geleneksel işçi hareketinden modern kapitalizmin gelişimiyle biçimlenen yeni öznelere doğru süregiden geçiş üzerinde yoğunlaşıyor. Fabrika işçileri sendikaları yeni bir sınıfla karşılaşmışlardı; entellektüel ve toplumsal emeğiyle henüz yeni bir kimlik oluşturmamış ve özerk örgütlenme yapılarıyla işlemeye henüz başlamamış yeni bir sınıf. Bizim amacımız, klasik anlamda fabrika emeğinden toplumsal emeğe bu geçişi biçimlendirmekti. "Toplumsal emekçi" dediğimiz bu yeni özne günümüz toplumunu zaten belirliyor. Bu elbette toplumda serveti ve değeri yaratan esas unsur olarak emeğin değerini küçülttüğümüz anlamına gelmiyor; daha çok iktidar yapılarındaki bu unsurun günümüzün üretim koşulları çerçevesinde tamamen yeni bir şekilde biçimlendiği anlamına geliyor. Bu süreci siyasi eylem yoluyla hızlandırma çabaları başarısızlıkla sonuçlandı; bu bakımdan yenildik, ama bu yeni emek kavramı bakımından yenilmedik. Die Tageszeitung: Basın açıklamanızda (yeni?) vatandaşlığınızı edinmeyi kolaylaştırmak üzere İtalya'ya geri döndüğünüzden bahsediyorsunuz. Sürgün oluşunuzla Avrupa birliği arasındaki ilişki nedir? Negri: 1968 sonrası ortaya çıkan toplumsal hareketler karşısında, hiç bir Avrupa ülkesinde, İtalya'daki kadar insanlar karşısında küstahlaşan bir tepki görülmedi. Fransa ve Almanya'daki siyasi strateji böyle hareketleri taşıyan geniş kitleleri siyasi olarak, sözgelimi Yeşiller Partisi gibi alternatif projelere çekmeye dayanıyordu. Bu yüzden radikal ve terörist gruplar izole oldular. İtalya'daysa işler farklı ele alındı ve alınmaya devam ediyor: Neredeyse bütün parlamento-dışı hareket terörist olarak damgalandı ve bütün bir kuşağa suçlu muamelesi yapılarak içte ya da dışta sürgün hayatı yaşamaya zorlandı. İtalya'ya geri dönmekle ülkede iktidara gelen yeni hükümetin Birinci Cumhuriyet'in bu mirasıyla onurlu ve demokratik yollardan "cebelleşmek" ve Devlet terörizminin bu kapkara geçmişine bir son vermek olanağına sahip olabileceğine dikkat çekmek istiyorum. Devlet politikası olarak benimsenen tahrikler sonucunda 1970'li yıllarda yüzlerce kişi öldü; bankalar havaya uçuruldu, trenlere bombalar kondu. Bologna'da yüzden fazla insanın ölümüne sebep olan saldırılar gizli servis ile bu iş için para alan sağçı radikaller tarafından yürütüldü. Kuşkusuz biz ve hareketimiz de hatalar yaptık. Ama hiçbirimiz bu iç savaşı istemedi. Die Tageszeitung: Adil bir yeniden-yargılanma talebiniz var mı? Negri: Yok, yeni, adil bir dava açılamaz artık; o dosya kapandı. Son olarak dün, davanın yeniden açılması hususunda Sofri'nin dosyasının yeniden açılması talebini reddeden bir karar alındı. Af konusunda parlamentoda açılacak bir tartışmaya yol açmak isterdim daha çok. Son dört yasama dönemi boyunca bir af taslağı halen karar aşamasına gelmeyi bekliyor. O dönemlerde verilen hükümlerin büyük bir çğunluğunda sanıklar en yüksek cezalara çarptırıldılar. Bu konuda Devlet'in iktidarının kötüye kullanıldığını unutmamamız gerekir; özellikle Devlet'in tanıklarının kullanılması ve sonradan birçok tanığın ifadelerinin çöpe atılmış olması hatırlanmalı. Bu hal, 1979'dan beri sözkonusu İtalyan mahkemeleri tarafından mahküm edilenlere sürgün şansı sunan Fransız devleti tarafından tanınmadı. Die Tageszeitung: Onyedinci yüzyıl filozofu Spinoza sizin düşünceniz için büyük bir önem taşıyor; o da kendi toplumundan, cemaatinden atılmıştı, sürülmüştü. İtalya hala bir Spinozacının kaçmak zorunda kalacağı bir ülke mi? Negri: Bana göre "Spinozacılık" iki anlama geliyor. Birincisi, sonuçlardan çok nedenlerin incelenmesi. İkincisi, etik bir temel üzerinde yeni cemaatler, toplumlar oluşturan bir eylemcilik çağrısı. Bu toplumlar demokratiktirler çünkü bireylerin çoğunluğunun praksisi içinden doğarlar, belirirler. Ama Spinoza'nın kendisi bile entellektüel faaliyetiyle aktivizmini nasıl buluşturacağını bilmiyordu. Die Tageszeitung: Siyasetçi ya da özel bir şahıs olarak günümüz İtalya'sında etik davranış nasıl bir şey olurdu? Negri: Bu o kadar çabuk ve böyle genel terimlerle cevaplandırılamaz. Yine de bugün vatandaşların eskiden olduğundan daha fazla bir güce sahip oldukları farkedilebilir. Bütün alanlarda maddi olmayan emeğin üretken güçleri gelişip serpiliyor. Önümüzdeki sorun, içinde demokratik ve üretken güçlerin birarada etkili hale gelebilecekleri yeni bir kamusal alan oluşturmaktır; böylece bireyler cemaatın gücünü keşfedebilirler ve onun içinde saklı olan ortak demokratik üretim potansiyelini tanıyabilirler. Bu yüzden siyasi ve özel davranışlar arasında bir ayrım gütmüyorum; aksine bireylikle cemaati demokratik/üretken bir temel üzerinde birarada düşünüyorum. Die Tageszeitung: Tek tek bireysel emekçilerin birbirlerini kişisel olarak tanımadıkları elektronik bir toplumda siyasal bir davranış nasıl mümkün olabilir? Negri: Açıkça söylemek gerekirse, bu hiç de kolay değil; ama insanın basitçe bununla cebelleşmeye girişmesi ve yapması gerektiğini düşünüyorum. Zeminden kalkışla, hapishane hayatıyla başlayarak siyasi faaliyetimi yeniden ele alıyorum. İtalya'ya geri dönüşümle 1970'li yılların anti-terör yasaları tarafından marjinalleştirilmiş bir kuşağa omuz vermek, böylece iç ya da dış sürgün hayatlarını bir kenara bırakarak yeniden kamusal ve demokratik hayatta yerlerini almak konusunda motive etmek isterdim. Bu kendimizi yeniden tanımlayabilmemiz, kimliğimizi gençleştirmemiz için bir fırsattır. Ama bir iletişimsizlik ortamı, siyasi eylemcilikten bir dışlanma olarak hapishane mi denecek? Durum hiç de bu değil. İnsanlar iletişimlerini yalnızca elektronik araçlarla gerçekleştirmezler; her şeyden önce birinin siyasal/toplumsal konumda tuttuğu yer bakımından iletişirler. Birinin, içinde yer aldığı olayda tuttuğu yer ve konum, INTERNET'te bile olsa, beden temeli üzerinde iletişime geçer. Beden ussallıkla duygunun, zekayla duygusallığın bileşimidir ve onsuz her iletişim boştur, içeriksizdir, ya da hiç yoktur. Bizde ortak olan ne varsa her şey, bedensel biçimi altında bizden önce gelir. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
|