körotonomedya > türkçe > theoria
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Üç Kurşun

Deniz Narmanlı

Bugün, 19 Ocak 2007, Cuma, saat 15.15'te, Hrant Dink öldürüldü.

Üç Kurşun

Bugün üç kurşun sıkıldı

Yaşama, yüreğe, akıla

Ve güvercin cansız düştü kaldırıma.

Birinci Kurşun

Yaşama

Nedir, niyedir, niçindir, nedendir?

Anlayamıyorum, anlayamam.

Yaşama kastetmek niyedir, niçindir, nedendir?

Anlayamıyorum, anlayamam.

Hiç'edir.

Hrant Dink'in yaşamına kastetmeyi, birini öldürmeyi anlayamıyorum, anlayamam.

Bugün Hrant Dink'in yaşamına son veren kurşun yalnızca Hrant Dink'i öldürdü. Yalnızca Hrant Dink'i öldüren bu kurşun yaşama saplandı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

Yalnızca Hrant Dink'i öldüren bu kurşun, Küçük Asya halklarının silik hafızalarıyla berhava olmuş beraber yaşamışlığına, beraber yaşama kültürüne ve bunları diriltmeye çalışırken Hrant Dink'in seslendirdiği, büyük çoğunluğu utançtan müteşekkil tarihle yüzleşerek, şimdimizi ve gelecek yaşamımızı beraber kurma istencimize, gücümüze saplandı.

N'oldu?

Hrant Dink öldü.

Yalnızca Hrant Dink'i öldüren bu kurşun benim, senin, hepimizin yaşamına saplandı.

Hrant Dink, bir Ermeni olarak, Türkiye'de Türklerle beraber yaşama isteğine rağmen öldürüldü. Onun ölüm haberiyle, İstanbul'da Taksim'den Osmaniye'ye yürüyen binlerce insan bir bilinci açığa çıkardı: Yaşamın ancak her tür farklılığın beraberliğinde anlamlı olarak kurgulanabileceği, kurulabileceği... Yani, Küçük Asya'da var olmuş ve var olan tüm etnik kökenler açısından bakıldığında, Ermenilerin, Türklerin, Kürtlerin, Rumların, Arapların, Lazların, Asurilerin ve diğer tüm etnik grupların farklılıklarını yaşayarak beraber olabilecekleri... İstanbul'da açığa çıkmaya başlayan bu bilinç Türkiye'deki yüz binlerin, milyonların da yaşamına kaçınılmaz biçimde girdi.

İkinci Kurşun

Yüreğe

Yüreğim kanıyor

Yüreğimden boşalan kanın yerine Hrant Dink'in acısı doluyor.

Etnik kökeni kuranın kültürel pratikler değil de kan olduğuna inanan fukaralar, Hrant Dink'in acısıyla dopdolu yüreğime kin damıtmak istiyor. Göremiyorlar ki Hrant Dink'in acısı yüreğime onların bir mermi yatağında damıttıkları kinin girmesine müsade etmiyor.

Hrant Dink'in acısının gözyaşlarım olduğunu bile kavrayamıyorlar. Yüreğim daha hızlı çarpıyor, çırpınıyor, bedenim ısınıyor, titriyor, oturduğum yerde duramıyorum. Ayağa kalkıyorum, avaz avaz bağırarak, eril bir utanca düşmeden, dişil bir zaafiyet olarak görmeden hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Gözyaşlarım içime akıyor, Hrant Dink'le doluyor yüreğim...

Hrant Dink'i kaybetme acısının gözyaşlarım olduğunu bile kavrayamıyorlar. Bedenimde kalan kanın gözyaşlarımla seyrelip beni nasıl hafiflettiğini ve bir güvercin kadar özgür kıldığını anlayamıyorlar...

Üçüncü Kurşun

Akıla

Yalnızca düş-ledi, düş-ündü

Çoğalmayı düşledi,

Beraber yaşamanın imkanı üzerine düşündü,

Yalnız başına düş-tü.

Gözyaşlarımla taşan yüreğimin uçarılığı içinde, apaçık, çırılçıplak açığa çıkan çoğalma bilinci karşısında nasıl engel olacaklar aklıma? Bugünden sonra aklıma üşüşen, kaçamayacağım, kaçınamayacağım sorulara nasıl olacak da boş ezberlerle mühür vuracaklar? Aklıma üşüşen, halka halka aklıma konup kalkan düşünceleri mırıldanmama, aklımda taşımaya dayanamadığım soruları birilerine söyleme ihtiyacım içinde bir an için oluşan her imkanda avaz avaz bağırmama ket vurmanın yollarını bulsalar da, uykumda konuşmama nasıl engel olacaklar?

Küçük Asya'da yaşayan herkesin Türk olduğu zorbalığını dayatırken, dayanakları olan cehaletime çarptı, yaralandı aklım. Tekleştirilirken yoksunlaştırıldığıma ayıktı aklım, beni azaltanın bu tekilleştirme olduğunu kavradı aklım.

Küçük Asya'nın halklarının kültürel farklılığında sağalacak, özgürleşecek aklım, büyüyecek yüreğim, anlam bulacak yaşamım...

 
  arama     rss-feed    bize yazın    harita metot    ENGLISH