|
|
Düşüncenin Kıvrımları ya da İçerisi (Özneleşme)Ulus Baker“Bilme İsteği”ni takip eden oldukça uzun sessizlik sırasında ne oldu peki? Belki de Foucault adı geçen kitaba yönelik belli bir yanlış anlamanın söz konusu olduğunu hissetmişti:kitap iktidar ilişkileri içine kapanıp kalmamış mıydı? Kendi kendine şöyle bir eleştiride bulunmuştu: “İşte yine biz, çizgiyi aşma konusunda hep yine aynı güçsüzlüğümüzle... Hep aynı tercih, iktidarın yanında, onun dediğiyle ve dedirttiğiyle ilgili...”1 Ve kuşkusuz kendine şöyle bir cevap veriyordu: “hayatların en yoğunlaştıkları, enerjilerinin en fazla odaklandığı nokta elbette iktidara tosladıkları, onunla cebelleştikleri, onun kuvvetlerini kullanmaya ve tuzaklarından kurtulmaya çabaladıkları yerdir.” En az bunun kadar, kendisine göre, dağınık iktidar merkezlerinin bir şekilde ilkönce gelen direniş noktaları olmaksızın varolamayacaklarını; ve iktidarın kendisine direnen bir hayatı uyarmadan, dürtmeden onu nesnesi olarak alamayacağını; ve son olarak da dışarıdan bir kuvvetin diyagramları altüst etmeyi ve ters çevirmeyi bir an olsun bırakmadığını da hatırlatabilirdi. Peki ama tersine, eğer çarpraz direniş ilişkileri de yeniden-katmanlaşmayı, iktidar düğümleriyle karşılaşmayı hatta onları üretmeyi bir an olsun bırakmıyorlarsa ne olup bitiyor? Hapishane hareketlerinin sonuçtaki başarısızlığı 1970 sonrasında Foucault’yu üzmüştü, ardından dünya ölçekli başka olaylar bu üzüntüyü arttırmış olmalıydı. Eğer iktidar hakikat yaratıyor idiyse, artık iktidarın hakikati olmayan, bütünleşik iktidar çizgilerinden değil çarpraz direniş çizgilerinden türeyecek bir hakikat, bir “hakikat iktidarı” nasıl kavranacak? “Çizgi nasıl aşılacak”? Ve eğer dışarıdan bir kudret olarak hayata erişilecekse, bu dışarısının dehşet verici bir boşluk olmadığını ve direniyor görünen bu hayatın “kısmi, ilerleyici ve yavaş” ölümlerin boşlukta basitçe dağılımından başka bir şey olmadığını kim söylüyor bize?
|